ART NOUVEAU
Viyana’da Art Nouveau Gustav Klimt’in tuvallerinde de yenilenmenin şarkısını söylüyordu. Bitki ve hayvan formlarından esinlenmiş zarif ve ince hatlardan oluşan bir tarzdı Klimt’inki. Sarmaşık dallarını anımsatan kıvrımlı çizgiler, o günlerde Japon sanatına duyulan çılgınca merakın etkisindeydi. Yeni akımın diğer izleyicileri gibi Klimt de, seçtiği temalarda yoğun biçimde erotizm kaynaklı sembolizm kullanıyor, yapıtlarını egzotik formlarla zenginleştiriyordu.

KLIMT: ÖPÜCÜK (1907)

KLIMT: KADIN ARKADAŞLAR (1916)
İlk kez İskoçyalı Charles Rennie Mackintosh’un mimarisinde ortaya çıkmakla birlikte, yeni tarz esas uygulama alanını süsleme sanatında, mobilya, mücevhercilik, kitap tasarımı ve grafikte bulmuştu.
İngiltere’de akımın önde gelen temsilcileri arasında grafik ustası Aubrey Beardsley yer alıyordu.
Belçika’da stilin öncülüğünü Societe des Vingts üstlenmişti. Üyeleri arasında mimar Victor Horta ile Van der Velde’nin yanı sıra ressam James Ensor da vardı.
İspanya’da da, mimar Antonio Gaudi Barcelona’da uyguluyordu yeni tarzı.

MACHINTOSH: GLASGOW SANAT OKULU

HORTA: TASSEL HOUSE (1893)

GAUDI: CASA BATLO (1904)
Fransa’da Art Nouveau, mimar ve tasarımcı Hector Guimard’ın cam ve ferforje kullandığı Paris metro istasyonları tasarımlarında; uygulamalı sanatlarda da, özellikle René Lalique ve Emile Gallé’nin camlarında yaşam bulmuştu. Amerika Birleşik Devletleri’nde ise, Louis Sullivan’ın mimari bezemelerinde ve cam ustası Louis Comfort Tiffany’nin çalışmalarında yansıyordu.

TIFFANY: KİRAZ TOMURCUKLU KIZ (1890)

GALLE: KELEBEK VAZO

GUIMARD: PARİS METROSU (1900)
Yeni akımın adı 1896 yılında Paris’te açılan dekorasyon galerisi Maison de l’Art Nouveau’dan geliyordu. Ama Avrupa’nın farklı ulusları farklı isimlerle çağırıyorlardı onu. Almanya’daki adı Jugendstil, 1896’dan itibaren yayınlanan Die Jugend, yani Gençlik dergisinden geliyordu. İtalya’da Floreale, ya da Stile Liberty olarak anılıyordu; Liberty adını taşıyan bir Londra mağazasına atfen. İspanya’daki adı Modernista’ydı. Fransızlar ise Modern Style olarak adlandırmışlardı onu, ana vatanının dilinde.
Art Nouveau dünyayı etkisi altına almıştı, ama onu dönüştürmek için gerekli güce sahip görünmüyordu. Üstelik dönüştürülmek istenen dünyanın neye benzeyeceği de belirsizdi. Dönüşüm projesinin öncülerinden Klimt, “benim kim olduğumu resimlerimde arayın” diyordu. Resimlerde görülen, sembolizmin şiirsel rüyası ve zengin motiflerle yaratılmış duyarlı formlardı. Anlaşılan eldeki malzeme yapay cennetler yaratmaya elveriyordu yalnızca.

KLIMT: BEETHOVEN FRESKİ (1902)
1902’de Gustav Klimt, Max Klinger’in Beethoven’ın anısına yaptığı heykelin bulunduğu salona altı adet alçı panelden oluşan bir fresk tasarladı ve bunu altın varak ve yarı kıymetli taşlarla bezedi. Üç duvar boyunca sürüp giden Art Nouveaunun sembolizmle güçlendirilmiş akıcı çizgileri, yalnız bir kahramanın kaderle olan dramatik mücadelesini sergiliyordu. Son panelde Klimt, Beethoven’in evrensel kardeşlik ve sevgiyi yücelten 9. Senfonisindeki Mutluluğa Çağrı’ya göndermede bulunmuş, “tüm dünya içindir bu buse” dizesiyle kahramanını silahlarından soyundurmuştu. Şimdi o, yeryüzüne inmiş melekler eşliğinde, kendi ruhunu simgeleyen bir kadınla kucaklaşmış olarak görülmekteydi.
Tüm güzelliğine karşın altı panellik bu yoğun çaba Art Nouveau’nun idealindeki dönüşümün ne olduğunu ortaya koymuş değildi. Çıplak kucaklaşma, kendi ayıbından utanırcasına, bir fanusun içine yerleştirilmişti. Beethoven’ın milyonları da yoktu görünürlerde. Anlaşılan, kahramanın dönüşümü, bestecinin peşinde koştuğu ortak hümanist değerlerden çok, ressamın düşlediği bireysel erotik boyutlarda olmuştu.

SAVAŞIN DEHŞETİ (1917)

VERDUN KUŞATMASI (1916)
1914 yılında Kayser II. Wilhelm, riyakar bir biçimde savaşın gereksizliğinden dem vuruyor ve vatandaşlarına, zaten onu “hiçbir zaman istemedim ki”, diye yalan söylüyordu. Sonunda olan oldu. Wilhelm ve Büyük Savaşla birlikte, hem Art Nouveau, hem de onun dönüşüm söylemi son buldu.
1921 yılında İsviçre’nin Basel kentindeki bir seyahat acentesi sonbahar mevsiminde indirimde olan ‘cehennem turları’ düzenliyordu. Şirket, Büyük Savaşın en trajik muharebe meydanlarından Verdun’e, üstelik de kemik yığınlarının bulunduğu yerlere götürüyordu turistleri. “Tüm dünya için buse”den geriye kalanlar şimdilik bunlardı.